– Jan ve Fi İçin
I. DÜĞMELERİN GICIRTISI
Üşümenin kokusu sinmiş montuma,
düğmeleri eksik, rüzgârla konuşuyor.
Bir mezarlık gibi taşıyorum onu,
omuzlarımdan içeri sızan eski dualarla.
Termometre kırık,
ateşimi ölçemiyorum artık.
İçimdeki kar,
parmak uçlarımı bile tanımıyor.
Zambak, henüz bir çiçek değil—
bir ihtimaldi sadece,
donmuş parmakların hayali gibi.
Her düğme bir mezar taşı—
soğuk, kışın diş izleriyle kapanıyor göğsümde.
Sarı bir yıldırım gibi beliriyor,
avuçlarımda kıpırdanıyor zambak.
Kör bir pencereyi zorluyor,
ölmeyen baharın son sızıntısıyla.
“Dokunma,” dedim yağmura…
Ruhum, kırık bir termometre:
hep sıfırın altında titreşiyor.
Ama sen—
çiviyi söken çiçek!
Dikişlerimdeki kar,
yavaşça eriyor…
II. TOPRAĞIN ÜŞÜYEN RENGİ
Islak asfaltın dili çözüldü,
sessizce konuşuyorum gecenin ağzıyla.
Korkunun sesini taklit eden
bir saat çalıyor içimde—çıkışı olmayan.
Zambak, yumruğumda kıvrılmış,
toprağı istiyor ama—üşüyor hâlâ.
Ben miydim onu gömen, yoksa rüzgâr mıydı?
Montum ağır:
bir mezar taşı kadar sessiz,
bir çocuk uykusu kadar yalnız.
Yeşil bir mezarlık gibi sarıyor üstümü,
köklerim, paslı bir kürekle kazılıyor içimden.
Zambak fısıldıyor:
“Toprak ölmez, sadece uyur avuçlarında.
Ben, senin unuttuğun ilk tomurcuğum.”
Düğmeler çözülüyor,
her sökülen dikişten
bir solucan çıkıyor,
ve korkularımı kemiriyor yavaşça.
Ama sen—
çürüyen kabuğumda bir yarık!
Sarı, kanıyor…
III. TENİN ÇATLAĞINDAN
Artık yok—
düğmeler, mezarlık, üşüyen renk.
Kar, suya dönüştü;
gözyaşlarımdan daha tuzlu,
sanki bir gövdeyi yıkayan ilk yağmur.
Zambak, kök saldı avuçlarıma,
her damarımda bir nehir—
taşları yerinden oynatan,
köklerini derinlere gömen.
Çıplaklık dediğin,
bir ceset mi, yoksa
tohumun kabuğunu yırtışı mı?
İçimden filizlenen her şüphe,
beyaz bir sabaha eriyor
—taşların arasından sızan su gibi.
Ama sen—
toprağı çatlatan ışığım!
Kırık bir termometreyi
yanan bir ateşe dönüştüren.
Avuçlarımdaki zambak,
sana dönüştü—
köklerinden bir iz bırakarak
her adımda yeniden doğan.
IV. KÜLLERİNDEN DOĞAN TOHUM
Zambak söndü—
kökü avuçlarımda bir ninni,
çocukluğun soluk ışığı:
kalbimde gömdüğüm ilk tohum.
Termometre yandı—
camlar, şafakta eriyen bir ağıt.
Işık, kanat vuruşlarıyla
çatlattı sessizliği:
“Üşüyen her şey kök salar,
ölüm, toprağın ilk duasıdır.”
Mezarlık yeşili kabuğum
şimdi bir ağaç olup göğe uzandı—
her dalımda tomurcuklar çatlıyor,
doğmamış baharların soluğuyla.
Avuçlarımda kanat çırpan kökler,
kar yerine yağmur, cıva—
bir kalbin gümüş nabzı…
toprak, şimdi bir şarkı söylüyor bana.
Etiketler:
#zambak #şiir
Cevapla
Want to join the discussion?Feel free to contribute!