Matthew Gabriele ve David M. Perry’nin birlikte kaleme aldığı *The Bright Ages: A New History of Medieval Europe*, 2021 yılında yayımlandıktan sonra dünya çapında kabul görmüş ve birçok üniversitenin okuma listelerine alınmıştır. Türkçeye ise Ömer Şarlak çevirisi ile Kronik Yayınları tarafından *Aydınlık Çağlar: Ortaçağ Gerçekten Karanlık Mıydı?* başlığıyla kazandırılan bu eser, tarih yazımına yeni bir nefes getirerek, Orta Çağı yeniden düşünmeye davet eden çarpıcı bir çalışma. Yüzlerce yıldır “Karanlık Çağlar” (Dark Ages) olarak anılan bu dönem, genellikle cehalet, batıl inançlar ve duraklama yılları olarak resmedilmiştir. Ancak bu kitap, Orta Çağın sadece karanlık olmadığını, aynı zamanda ışık, yenilik ve zenginlik dolu bir dönem olduğunu ikna edici bir şekilde gözler önüne seriyor.

Karanlığa Karşı Parıltı

Kitabın temel tezlerinden biri, Orta Çağı şablonlarla ve klişelerle anlamlandırmaya çalışan geleneksel yaklaşımların eksikliği. Gabriele ve Perry, bu bin yıllık dönemin aslında sürekli gelişen, birbirinden farklı kültürlerin, dinlerin ve fikirlerin bir arada yaşadığı bir parıltı yılları olduğunu öne sürüyor. Kitapta, kilise vitraylarından katedrallere, küçük bir kasabalının günlük yaşamından şanlı liderlerin zaferlerine kadar şaşırtıcı bir zenginlikle karşılaşıyoruz.

Geleneksel tarih yazımının genellikle önemli figürlere odaklandığını göz önüne alırsak, kitabın basit bir kasabalı olan Agnolo di Turo gibi bireylerin hikâyelerine de yer vermesi son derece takdire şayan. Bu köklü değişim, tarihin sadece önemli liderler ve olaylarla değil, aynı zamanda günlük hayatlarıyla da öğretilmesi gerektiğine dikkat çekiyor.

Tarihsel Devamlılık ve Yeniden Bağlanma

Gabriele ve Perry’nin bir diğer önemli katkısı, Orta Çağ ile modern dönem arasındaki köprüler çizerek bu iki dönem arasındaki sürekliliği vurgulamaları. Kitap, Roma İmparatorluğu’nun düşüşü gibi olayların aslında mutlak kopuş noktaları olmadığını, bunun yerine siyasi ve kültürel yapılarda şeffaf bir evrim sürecinin yaşandığını öne sürüyor. Bu bağlamda, okura tarihsel olayların çok daha karmaşık ve çok boyutlu olduğunu hatırlatıyor.

Örneğin, Şarlman’ın hem siyasi hem de dini bir lider olarak hareket etmesi ya da Vikinglerin salt yıkıcı akıncılar değil, aynı zamanda ticaret ağları kuran, şık giyimli (!) topluluklar olduğunun altını çizmeleri oldukça çarpıcı.

Eğlenceli ve Ağır Başıl Bir Denge

Kitabın dilinin ağır akademik bir tona kaçmadan, eğlenceli ve rahat bir anlatım sunması ise onu geniş bir okur kitlesi için uygun hale getiriyor. Gabriele ve Perry, şirin dökülmüş Viking “snazzy dressers” gibi ifadelerle okuru gülümsetirken, aynı zamanda Orta Çağ tarihinin daha önce fark edilmemiş özelliklerini öğretiyor. Bu tarz, akademik metinlerde nadir görülen, son derece takdir edilesi bir yetkinlik.

Eleştiriler ve Eksik Bırakılanlar

Aydınlık Çağlar, zengin ve derin bir anlatım sunmasına rağmen, denizcilik tarihinin ele alınışındaki eksiklik dikkat çekiyor. Orta Çağın su yollarıyla kurulan bağlantı ağlarının önemi göz önüne alındığında, bu alanın daha kapsamlı bir şekilde incelenmemiş olması önemli bir boşluk olarak değerlendirilebilir.

Çevirmen ve Çeviri Hakkında

Ömer Şarlak’ın çeviriye eşlik eden önsözü esasında çevirinin kalitesini ortaya koyarak çeviri sürecinin inceliklerini ve çevirmenin karşılaştığı zorlukları anlamamıza ışık tutuyor. Metinde, bir çeviri eseri yalnızca dilsel bir aktarım değil, aynı zamanda tarihsel ve kültürel bir bağlam içinde yeniden yorumlama süreci olarak ele alan bir yaklaşım dikkat çekiyor. Örneğin, “ortaçağ” ve “Orta Çağ” ayrımı gibi kavramsal nüanslara verilen önem, bu özenli çabanın bir yansımasıdır. Bu ayrımın titizlikle yapılması, metnin tarihsel bağlamını koruma ve doğru bir şekilde aktarma konusundaki hassasiyeti gösteriyor.

Şarlak’ın Augustinus ve Voltaire gibi figürlere yer vererek zamanı dönemlere ayırma fikrini tartışması, çeviriye analitik bir derinlik katıyor. Çevirmenin yalnızca metni aktarmakla kalmayıp, orijinal metnin entelektüel arka planını da okura taşımayı amaçladığı açıkça görülüyor. Bu süreçte, metnin farklı kültürler ve diller arasındaki bağını yansıtmaya çalışması, Akdeniz medeniyetine özgü bir kültürel mirası vurgulaması da çevirinin anlam katmanlarını zenginleştiriyor.

Ayrıca, metnin sonunda yer alan sözlük eklemesi, okuyucunun metni daha iyi kavramasına yardımcı olma amacını taşıyor. Bu yaklaşım, çevirmenin metni erişilebilir kılarken aynı zamanda orijinal metnin edebi zenginliğini koruma çabasını da yansıtıyor. Şarlak’ın çeviri sürecinde yaşadığı zorlukları ve çevresinden aldığı desteği samimi bir şekilde dile getirmesi, çeviriyi bireysel bir emek ürünü olmaktan öte, kolektif bir katkının sonucu olarak görmesini de ortaya koyuyor.

Bu önsöz, çevirinin yalnızca teknik bir iş değil, aynı zamanda bir sanat ve yeniden yaratım süreci olduğunu düşündüren derinlikli bir metin olarak değerlendirilebilir.

Sonuç

Gabriele ve Perry, Aydınlık Çağlar ile sadece tarih yazımını yeniden düşünmeye davet etmiyor; aynı zamanda okuyuculara önyargılarını sorgulamaları için ilham veriyor. Orta Çağı daha önce hiç görmediğiniz bir açıdan, parıldayan ve rengarenk bir dönem olarak incelemek istiyorsunuz.

Yarım Kalan Projelerin Unutulmaz Organizatörü

Farklı İşler!

Profil 1

Nuri Bay

Profil 2

Nuri Sel*

Profil 3

Ferit Nakıs

Profil 4

Ömer Lütfi Ünbil

Profil 5

Nuri Bay v4.0

Kategoriler

Son yorumlar

Üst veri

Etiketler

Etiketler:

#hareketliortalama #trend #grafik #teknikanaliz #finans

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.