“Maliyet düşürme sanatı” diye pazarlanan kademeli alım, bazı ekonomilerde aslında paranın reel değerini adım adım silen bir strateji olabilir.
Yatırımcılıkta duygularla hareket etmemek, stratejilere sadık kalmak elbette önemli. “Kademeli alım” stratejisi de bu disiplinin bir ürünü olarak öne çıkar. Hisse senedi düştükçe daha fazla alım yaparak maliyeti düşürmek; yükseldiğinde ise daha erken kara geçmek mantıklı görünür. Ama her strateji gibi, bu da ekonominin gerçeklerini göz ardı ettiğinizde sizi kurtuluşa değil, zarara götürebilir. Özellikle yüksek enflasyonun ve döviz kurundaki dengesizliklerin etkili olduğu ekonomilerde, bu stratejinin yatırımcıyı koruyup korumadığı ciddi bir sorgulamaya ihtiyaç duyar.
Stratejinin Özü
X’teki paylaşımda önerilen modelde, 50.000 TL’lik sermaye ile 10 TL’den başlayarak 2 TL’ye kadar beş kademe halinde alım yapılıyor. Her fiyat düşüşünde yatırım artıyor, böylece toplam 12.791 lot hisse senedi ortalama 3,9 TL maliyetle elde ediliyor. 4 TL’ye döndüğünde kağıt üzerinde kâr ediliyor.
Ekonomik Gerçeklik: Enflasyon ve Kur
Ancak bu hesaplamalarda gözden kaçan kritik bir unsur var: zaman içinde paranın alım gücündeki erime. Kademeli alım stratejisi, kağıt üzerinde yatırımcının birim başına daha düşük maliyetle hisse elde ettiğini gösterse de, yatırımın yapıldığı süreç boyunca geçen zamanın ekonomik etkileri çoğunlukla göz ardı edilir. Özellikle yüksek enflasyonist ortamlarda, nominal getiri yatırımcının gerçek alım gücünü koruyamayabilir. Yani portföy değeri artmış gibi görünse de, o parayla satın alınabilecek mal ve hizmetlerin miktarı düşmüş olabilir.
Enflasyonun yanı sıra döviz kuru da bu stratejinin görünmeyen ama son derece etkili bir başka parametresidir. Kur artışı, yerel para biriminde yapılan yatırımların uluslararası karşılığını eritebilir. Bu nedenle yatırımcı, nominal kâr elde ettiğini düşünürken, döviz bazında ya da reel değer açısından ciddi kayıplar yaşamış olabilir. Özellikle Türkiye gibi gelişmekte olan ekonomilerde, yatırım kararlarını sadece fiyat seviyelerine değil, paranın zaman içindeki değerine göre değerlendirmek hayati önem taşır.
Gerçek Maliyet ve Zarar Analizi
💸 Nominal Kâr Durumu:
Hisse fiyatı 4 TL’ye dönerse:
- Ortalama maliyet 3,9 TL → Kağıt üzerinde çok küçük bir kâr (yaklaşık %2,56)
📉 Reel Kayıp (Enflasyonla Hesaplı Ortalama Maliyet):
Ortalama maliyetin 1 yıl sonraki enflasyon etkisiyle düzeltilmiş hali:
3,9 TL × (1 + %50 enflasyon) = 5,85 TL
Yani, paranın alım gücü açısından hisseyi 5,85 TL’den almışsınız gibi bir durum söz konusu. Oysa hisse sadece 4 TL’ye gelmiş.
🔻 Reel Zarar (TL Bazında):
Hissenin güncel fiyatı (4 TL) ile enflasyonla düzeltilmiş maliyet (5,85 TL) karşılaştırılırsa:
(4 − 5,85) / 5,85 ≈ −31,6% reel zarar
Kur Etkisi – Döviz Bazında Varlık Değeri
Eğer yatırım döviz bazında değerlendirilirse:
Başlangıç: 50.000 TL / 8 TL = 6.250 $
Yıl Sonu Kur: 1 USD = 10 TL → 12.791 lot × 4 TL = 51.164 TL = 5.116 $
Reel Zarar: (6.250 $ - 5.116 $) / 6.250 $ ≈ %18,2 zarar
Kağıt Kâr, Gerçek Zarar
Strateji kağıt üzerinde kârlı gibi görünse de, reel bazda ciddi zararlar barındırabilir. Özellikle yüksek enflasyonlu ve döviz karşısında değer kaybeden bir yerel para birimiyle işlem yapılan ekonomilerde, bu stratejinin sürdürülebilirliği tartışmalıdır. Kademeli alım, yatırımcının hisse başına düşen maliyetini düşürdüğü izlenimi verse de, zamanla yatırımın reel değerini azaltır. Çünkü her yeni alım, daha düşük bir fiyattan yapılsa da, artan enflasyonla birlikte bu fiyatlar geçmişin satın alma gücüyle kıyaslandığında değer kaybına uğrar. Böylece yatırımcı, daha fazla lot sahibi olurken aslında daha az mal ve hizmet satın alabilecek hale gelir.
Üstelik dolarize olmuş bir ekonomide, yani yatırımcıların döviz bazlı düşündüğü, fiyatların dolar cinsinden belirlendiği bir ortamda, yerel para birimiyle yapılan bu kademeli alımlar, döviz karşısında sürekli eriyen bir yatırım anlamına gelir. Hisse senedi fiyatı nominal olarak artsa bile, döviz cinsinden karşılığı düştüğü sürece, yatırımcı hem reel hem de döviz bazında zarar etmiş olur. Bu durum özellikle Türkiye gibi ekonomilerde yatırımcının fark etmeden ciddi zararlar etmesine neden olabilir.
Kademeli alımın bir avantaja dönüşebilmesi için düşüş sürecinin çok kısa sürmesi ve ardından gelen yükselişin hızlı ve güçlü olması gerekir. Aksi halde yatırımcı uzun vadede sermayesinin değerini kaybeder, fırsat maliyeti yükselir ve bu strateji nihayetinde bir değer erimesine yol açar. Strateji, teoride disiplini temsil etse de, pratiğe yansıtıldığında ekonomik koşullar göz önünde bulundurulmadığında yatırımcının zararına işleyebilir.
Sonuç
Kademeli alım stratejisi; yüzeyde istikrarlı, duygusuz ve planlı bir yatırım yöntemi gibi görünse de, uygulandığı ekonomik zeminin gerçeklerini göz ardı ettiğinde yatırımcısını yanıltabilir. Yüksek enflasyon oranları ve döviz kurundaki istikrarsızlıklar, bu stratejinin etkinliğini gölgeler. Hisse başına maliyetin düşmesi, alım gücünün düştüğü bir ekonomide gerçek bir avantaj sağlamaz; aksine yatırımcıya daha fazla lot sahibi olduğu yanılsamasını verirken, portföyünün reel değerini eritir.
Bu nedenle, kademeli alım stratejisini uygulamak isteyen yatırımcıların, ekonomik bağlamı detaylı biçimde analiz etmeleri ve enflasyon ile döviz hareketlerinin yatırım üzerindeki etkisini mutlaka hesaplamaları gerekir. Aksi takdirde, görünürde kazanç sağlayan bu strateji, yatırımcının alım gücünde telafisi güç bir kayba yol açabilir. Yatırım masanızın bir köşesinde bu strateji durabilir elbette, ama onu uygulamaya geçirmeden önce, etrafını reel verilerle ve ekonomik bilinçle çevrelemeniz şarttır. Çünkü gerçek kazanç, yalnızca fiyatın değil, zamanın paraya ne yaptığına bakarak anlaşılır.
Etiketler:
#strateji #maliyet #enflasyon
Cevapla
Want to join the discussion?Feel free to contribute!