Gökyüzü kısık,
ama siz bir fırtına alkışlıyorsunuz,
dudaklarınızda bir emir:
“Sevin!”

Sokak taşları çatlamış,
ne gam,
mutluluk mendilleriyle kuruluyor
mazgallardaki kan.

Sevinç bir sınav mı?
“Her karesinde yüzün olmalı!”
Kendini unutmanın mecburi kılavuzu,
bir zorbalık kanunu.

Her kaldırım taşı bir manifesto,
ve herkesin adımları gözetim altında:
“İz bırakmadan yürüyemezsin!”
Ama biz taşları söküp
kendi yollarımızı döşüyoruz,
çamurlu ama sahici.

Şehirlerin yüzü yok,
binalar sır verir mi?
Her duvar bir sessizlik antlaşması,
her pencere bir gözyaşı aynası.
Ama biz baktığımız yerden
bir ışık sızdırıyoruz,
incecik bir direnç,
belki bir sabah nefesi.

Çünkü biliyoruz,
sevinç bir görev değil,
bir gülüşün kalbine sığan yıldız.
Ne zorla yakılır,
ne zorla söndürülür.

Bir yanıt bırakıyoruz size:
“İçimize sinen şeye sevinip
sinmeyene sevinmeyeceğiz
ve bu dert olmasın hiçbirinize.”

Yarım Kalan Projelerin Unutulmaz Organizatörü

Farklı İşler!

Profil 1

Nuri Bay

Profil 2

Nuri Sel*

Profil 3

Ferit Nakıs

Profil 4

Ömer Lütfi Ünbil

Profil 5

Nuri Bay v4.0

Kategoriler

Son yorumlar

Üst veri

Etiketler

Etiketler:

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.